top of page
IMG_5595.JPG

Iris Andraschek, Halep Sabunu ile ilgili projeye 2015 yılında başladı ve halen bu çalışmasını sürdürüyor.

 

Yüzyıllardır geleneksel olarak zeytinyağı, soda ve defne yağından üretilen Halep Sabunu’nun üretim bilgisi, kültürel miras olarak kabul edilebilir. Öyle ki bileşenlerden defnenin kültürel hafızası Antik Roma’ya kadar uzanıyor; şair Ovidius’un “Dönüşümler”inde Daphne’nin defne ağacına dönüştüğünü görürüz.

 

Andraschek 2015 yılında bir sanatçı rezidansı için geldiği İstanbul’da Halep sabunları ile karşılaştığında Suriye’de ve özellikle de bu sabunların üretildiği Halep’te yıkıcı savaş devam ediyordu. Peki ama savaşa, yıkıma ve göçe rağmen bu sabunlar nasıl canlı kalabiliyordu? Sanatçının bu soru üzerinden yaptığı araştırma onu Türkiye’nin Suriye’ye sınır şehri Gaziantep’e, zorla yerinden edilen bir Suriyelinin Halep Sabunu üretimi yaptığı fabrikaya götürdü. Araştırmasını sürdüren sanatçı, 2017 yılının Aralık ayında da defne hasadını ve defne yağı üretimini görmek için Antakya’ya gitti.

 

Tüm bu araştırma boyunca çok sayıda sanat eseri ortaya çıktı; çizimler, fotoğraflar, videolar, sabunlarla yerleştirme, mozaik… Andraschek, araştırmaya dayalı çalışmasında araştırma sürecinin bizzat kendisini sanat yapıtının önemli bir parçası olarak gördü. Çalışması boyunca video ve fotoğraf kullansa da bu araçların olanı objektif temsil ettiği iddiasına şerh düşmek istercesine el yazısını doğrudan yansıtan çizimlere de başvurdu. Yolculuğu boyunca karşılaştığı ve hikâyesini dinlediği insanların portresini çizdi. Bu yüzden Halep Sabunu projesinin farklı araçlarla çalışılan açık uçlu bir seri olduğunu söylemek gerekir.

 

İslam’ın hakim olduğu yerlerde bulunan hanlar, tipik olarak bir avlu etrafında inşa edilmiştir. Hanların giriş kısmında bulunan avlulardan ayrı ayrı erişilebilen odalar, binek hayvanlar ile onların sırtladığı malları yerleştirmek için kullanılırken, birinci katlarda da genellikle odalar bir koridor hizası boyunca yerleştirilmiş ve seyahat eden tüccarlar burada konaklanmış ya da buraları ticaret ofisi olarak kullanmıştır.

 

İstanbul’da türünün en büyüğü olan Büyük Valide Han, 1651 yılında Kapalı Çarşı yakınlarında inşa edildi. Han bugün hala tarihi odalarındaki esnaf atölyeleri ile canlı bir yer. Bu Han’ın içinde bulunan 210 odadan biri (53 numara) dönemsel güncel sanat projeleri, performanslar, mekana özgü yerleştirme ve araştırmalar, seminer ve sanatçı atölye programları için kullanılıyor. Han’daki bu oda şimdi de Iris Andraschek'in enstalasyonuna ev sahipliği yapıyor.

 

Sanatçının bu mekanı tercih etme nedeni, onun kamuya açık böylesi alanlara özel ilgisiyle alakalı. Daha önceki projeleri de (“Sınırlar nereye tüydü?” gibi) bu ilginin ispatı niteliğinde. Büyük Valide Han gibi bir yer karşılaşmaya kucak açan bir mekan aynı zamanda; insanlar planlamadan, ansızın burada sanat ve tarihle karşılaşabilir. Dahası, böylesi tarihi yerler White Cubevari yerlerin aksine sanat eserine bir anlam daha katıyor.

 

Osmanlı İstanbul’unun tam merkezindeki Büyük Valide Han, asırlarca kervanların uğrak yeri oldu. Döneminde ticari olduğu kadar siyasi, sosyal ve dini bir merkez olarak da kullanılan Han, birçok kültüre ve farklı coğrafyaların insanlarına ev sahipliği yaptı. Han’ın bu “melez” tarihi, Halep Sabunu’nun melezliğiyle de temas ediyor.

Projenin başlangıç noktası insan hikâyeleri ya da küçük bir işletmenin öyküsü olsa da “büyük” konuları tartışmaya açıyor; sınırlar, ulus-devletlerin yayılmacılığı, (insan gibi bitkinin de) yerinden edilişi… Suriye’deki savaş Halep’i yakıp yıkarken oradaki maddi ve manevi mirası tehlikeye attı, atıyor. Halep Sabunu bu altüst oluşun önemli sembollerinden.

 

Büyük Valide Han’daki Halep sabunlarının bulunduğu yerleştirme, bugün artık savaş nedeniyle yıkılmış olan tarihi Halep Kapalı Çarşısı’nın (Souq El Medine) zemin planını hatırlatacak şekilde oluşturuldu. Ayrıca Gaziantep'teki sabun üretim sürecini anlatan “Sapun Ghar” (20 dk, 2016) isimli video da sergide yer alıyor. (Franziska Niemand)

IMG_7665.jpg
IMG_0476.JPG
IMG_0467.JPG
iris_andraschek_CF020343besch.jpg
iris_andraschek_CF020425.jpg

Halepsiz Halep Sabunu

Serdar Korucu’nun Halep’in Ermenileri ile Ermenilerin Halep’ini anlattığı çalışması, “Halepsizler” adını taşıyordu. Korucu bu çalışmasında bir yandan Ermenilerin gözünden ülkeyi iç savaşa götüren toplumsal çatışmaları ve savaşın dehşetini görmemizi sağlarken, diğer yandan soykırım hafızasına ışık tutuyor ve Ermeniler için bir dönüş-olmayan-dönüşü ya da yersiz-yurtsuzluğu anlatıyordu.[1]

Iris Andraschek’in Büyük Valide Han’da sergilenen Halep Sabunu ile ilgili enstalasyonu ekseriyetle bir başka açıdan “Halepsiz” oluşu düşündürüyor. Çünkü yüzyıllardır geleneksel olarak zeytinyağı, soda ve defne yağından üretilen Halep Sabunu’nun üretim bilgisi, nesilden nesile aktarılarak günümüze dek gelse de bu sabun artık adını aldığı Halep’te üretilemiyor. Yani Halep Sabunu artık Halepsiz.

Avusturyalı sanatçı Andraschek’i bu sabunu araştırmaya götüren neden de esas olarak bu. Sanatçı ilk kez 2015 yılında İstanbul’daki Mısır Çarşısı’nda karşılaştığı Halep Sabunu’nu “arkaik, zaman aşırı” bir şey olarak tarif ediyor.

“Mısır Çarşısı’ndaki esnafa üzerinde Arapça kelimelerin yazılı olduğu elimdeki sabunun ne olduğunu sorunca, o da Halep Sabunu olduğunu söyledi. Suriye’deki savaş nedeniyle elinde sadece 100 tane kaldığını ve yeniden bu sabunları alıp alamayacağını bilmediğini anlattı. Bu ilgimi çekti. Araştırmaya başladığımda ise Halep Sabunu’nun özel ve ilginç tarihiyle karşılaştım, onun eşsiz üretim modelini öğrendim. Bu sabunları yapan ustalar ve onların hikayeleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için bir kontak bulmaya çalıştım. Bu özel sabuna savaş nasıl tesir etti, onun üretimini nasıl etkiledi? Bunu öğrenmek istedim.”

Halep’teki yıkıcı savaş devam ederken Andraschek’in araştırması onu Türkiye’nin Suriye’ye sınır şehri Antep’e, zorla yerinden edilen bir Suriyelinin Halep Sabunu üretimi yaptığı fabrikaya götürmüş. Araştırmasını sürdüren sanatçı, 2017 yılının Aralık ayında ise defne hasadını ve defne yağı üretimini görmek için Antakya’ya gitmiş. Sanatçının rotasından da anlaşılacağı üzere, artık, Halep Sabunu’nun üretiminin yapıldığı yerlerden biri Suriye’de savaşın bir parçası olan Türkiye.[2]

Sanatçı 2015’ten bu yana süren araştırması boyunca çizimler, fotoğraflar, videolar ortaya çıkarırken, bir de Halep Sabunları ile artık savaş nedeniyle yıkılmış olan tarihi Halep çarşısının zemin planını hatırlatacak bir enstalasyon yaptı. Bu enstalasyon şimdilerde Büyük Valide Han’da[3] sergileniyor. Ayrıca Antep’teki sabun üretim sürecini anlatan “Sapun Ghar” isimli video da Han’da gösteriliyor.

Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde de söz ettiği Çakmakçılar Yokuşu’ndaki İstanbul’un en görkemli yapılarından biri olan Büyük Valide Han, döneminde ticari olduğu kadar siyasi, sosyal ve dini bir merkez olarak kullanılmış. Han’ın birçok kültüre ve farklı coğrafyaların insanlarına ev sahipliği yaptığını belirten serginin küratörü Franziska Niemand, görkemli yapının bu çok kültürlü ve melez tarihinin, Halep Sabunu’nun melezliğiyle temas ettiğine dikkat çekiyor. Andraschek de Halep Sabunu enstalasyonunun neden bir galeri ve benzeri bir mekanda değil de Valide Han’da olduğunu şu sözlerle anlatıyor:

“Büyük Valide Han geçmişte bir ticaret merkeziydi, bugün de zanaatkarlar ve esnafların üretim yeri. Ticareti yapılan kaliteli bir ürün olan Halep Sabunu için Han ideal bir yer. Ayrıca Büyük Valide Han uzun tarihine rağmen hala canlı, yani hem bir müze gibi hem de üretim yeri olmaya devam ediyor. Bu olağandışı bir şey ve bu proje için de çok uygun.”

Sergiye ulaşmak için Han’ın yolunu tutarken Eminönü’nde adımlanan sokaklar, Han’a varıldığında çıkılan merdivenler ve nihayet içeriye girildiğinde kulağa dolan sesler ile hissedilen her ne varsa Andraschek’i haklı çıkartıyor. Orada dün ve bugün iç içe, orası karşılaşmaya kucak açan tarihi bir alan.

Ziyaretim esnasında Han’daki ustalardan biri de sergideydi. Andraschek’in Halep yerleştirmesine bakarken, parmağıyla bir haritayı andıran sabun yerleştirmesine işaret ederek, yüksek sesle şunları söylüyordu: “(Halep) yıkılmadan evvel oradaydım, işte tam şurada, o minarenin altındaydım. İşte şuradaki sokaktan da geçtim…”

Andraschek’in çalışması Halep Sabunu ile onun üretildiği Halep’i, savaşı, savaşın yerinden ettiklerini düşünmeye zorluyor. Ve sanatçı bunu en unutulmaz şey ile yapıyor; koku. Yerinden edilse, göç ettirilip, yok edilse dahi -geçmişte karşılaşılan ya da ilk kez rastlanılan- koku en hatırlanır ya da artık en unutulmaz şey değil midir? Sanatçı hem Han’ın tarihi dokusu ve ruhu hem de bu eşsiz koku vesilesiyle bizi bugünden geçmişe, geçmişten bugüne götürüyor. Bunu yaparken geleceğe dair umudunu da dile getiriyor: “Halep’te üretilmediği halde ona ‘Halep Sabunu’ demek bazen bana absürt geliyor. Fakat bu isimden vazgeçmemek onun bir gün oraya, kendi yerine döneceği umudunu da ima ediyor.” (Bekir Avcı; https://gazetekarinca.com/2019/10/halepsiz-halep-sabunu-bekir-avci)

[1] Konuyla ilgili bir yazı için bkz: https://www.arasyayincilik.com/tr/basindan/soykirim-hafizasi-halepsizler/750

[2] Bkz: ‘Halep Sabunu’ Gaziantep’ten dünyaya açılıyor https://www.yenisafak.com/foto-galeri/ekonomi/halep-sabunu-gaziantepten-dunyaya-aciliyor-2033674?page=1

[3] Büyük Valide Han’la ilgili Karin Karakaşlı’nın “Hanlar Hamamlar” yazı dizisinin Valide Han’la ilgili bölümüne bakabilirsiniz: http://www.agos.com.tr/tr/yazi/16297/icinde-gokyuzulu-bir-istanbul-saklayan-buyuk-valide-han

bottom of page